Last updated on 19 Aralık 2024
Montaigne ‘den “Denemeler” kitabını okurken dikkatimi en çok çeken bölümlerden biriydi. Bu bölümde yorumum ve metinden parçalarla ilerleyeceğim. Bana göre kitaplara objektif yaklaşmak mümkün değildir, ekleyeceklerim yalnızca yorumum olacak.
Montaigne, insan tabiatının basit bir şekilde anlaşılamayacağını düşünür ve onu anlamaya yönelik geleneksel yaklaşımları eleştirir. Ona göre, insan doğası değişken ve karmaşıktır ve bir kişinin karakteri sadece dış faktörlerden değil, içsel düşüncelerinden ve duygularından da etkilenir.
“İnsan doğası, her gün farklı bir yüz gösterir. İnsanlar, duyguları, düşünceleri ve zihin durumları gibi faktörlerden etkilenirler. Bu nedenle, insan doğası hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir.”
Montaigne kitabının ve bu bölümün bir çok noktasında insan yapısının bireyselliğinden bahsetmiştir. Ona göre her insan yaşadığı ya da düşündüğü olaylar çerçevesinde şekillenir. Ona göre insan karmaşıktır, değişkendir, asla yerinde saymaz. En azından bana göre bunları anlatmak istemiş.
Bundan sonraki kısımlarda ağırlıklı olarak alıntı yapacağım.
Doğada şöyle bir karışma da görülür: Ressamlardan öğreniyoruz ki ağlarken ve gülerken yüzümüzde beliren çizgiler ve hareketler aynıymış. Gerçekten, resim henüz bitmeden bakacak olursanız çehre ağlayacak mı, gülecek mi bilemezsiniz. Daha garibi var: Gülme son sınırına varınca gözyaşlarıyla karışır.
İnsanı dilediği bütün keyiflere kavuşmuş düşünelim. Diyelim ki bütün bedeni, aralıksız, şehvetin son sınırındaki hazza benzer bir haz içindedir. Öyle sanıyorum ki insan bu hazzın ateşiyle erir; bu kadar katıksız, bu kadar sürekli, bu kadar geniş bir şehvete dayanamaz. Böyle bir duruma düşecek olursak, çürük tahtaya basıyormuş gibi korkarak kaçmak, içgüdümüzle bu durumdan kurtulmak isteriz.
Kendi kendime günahlarımı açarken görüyorum ki, en iyi huylarımda bile kötüye çalan bir yan var.
Günlük hayatımızda ve insanlarla olan alışverişlerimizde fazla parlak ve keskin bir zeka göstermek de doğru değildir. Derin bir anlayış bizi fazla inceliğe ve fazla meraka götürür. Zekamızın olaylara ve dünya işlerine daha elverişli bir hale getirebilmek için biraz ağırlaştırmak, körleştirmek, onu bu karanlık ve bayağı hayata uydurmak için karartmak ve bulandırmak gereklidir. Nitekim gevşek ve sıradan zekalar işleri daha kolaylıkla, daha başarıyla çevirirler. Yüksek ve ince felsefi düşünceler iş görmeye elverişli değildir. Keskin bir düşünce inceliği, kabına sığmayan bir zeka çevikliği, işlerimize engel olur. Dünya işlerini daha hoyratça, daha gelişi güzel yürütmeli ve her zaman talihe büyük bir pay bırakmalıdır. İşleri derin, inceden inceye düşünüp aydınlatmaya gerek yoktur. Birbirine zıt birçok parlak düşünceler ve biçimler içinde insan kendini kaybeder
Ne Ariston’a, Pyrrhon’a ve Stoacılara göre hayatın amacı olan erdem, ne de Kyrene okuluyla Aristippas’ın söz ettikleri haz katıksız olarak elde edilmiştir.
Kavuşabildiğimiz zevk ve nimetlerin hepsi mutlaka dertlerle, üzüntülerle karışıktır.
DİPNOT : Sağlıklı bir insan günde 2 bölüm ” Montagine – Denemeler ” okumalıdır.
😀
İlk Yorumu Siz Yapın